Yaşam Kapıları
Bu ay ikinci veli toplantısına gitme heyecanı ile başladı. Ben büyümüşüm, ebeveyn olmuşum da veli toplantısına gidiyormuşum diye düşünürken, Sarp da büyümüş de onun hakkında konuşmaya gidiyorum diye birçok duygu aktı içimden. Benim için duymak isteyeceğim en öncelikli konunun sınıfta mutlu olması ve arkadaşlarıyla keyifli vakit geçiriyor olması olduğunu düşündüm. Mutlu olursa, öğretmenlerini severse zaten diğer tüm konuların olması gerektiği gibi ilerleyeceğine inanıyorum.
Sınıf öğretmenleriyle geçirdiğim keyifli sohbet sonrasında branş derslerine sıra geldi. Bir baktım uzunca kuyruklar beni bekliyor. Tüm anneler ve babalar sıraya girmişler, çocukları hakkında yorumlar yaparak beklemekteler. “Bizim kız port folyo konusu olarak dansı seçmiş hâlbuki hiç dans etmiyor”, “Bu yaşta jimnastiği öğrendi öğrendi yoksa çok zor”, “Satranç çocuklar için çok önemli”, “Acaba bizim oğlan bale yapabiliyor mu” gibi birçok konu ile ilgili yorumlarla birlikte, zihinlerdeki düşünceler söze vurmuş heyecanla görüşmeyi bekliyorlar.
Uzunca süre beklerken aklımda bir anda bir sahne beliriverdi. Bizler çocuklarımızın değerlendirildiği bu veli görüşmelerine yıllardır gidiyoruz. Çocuklarımız ile ilgili geri bildirim alabilmek önemli ama bir de şöyle bir açıdan bakmak istedim konuya. Bekleyenler veliler değil, çocuklar olsa ve biz ebeveynler değerlendirilsek, kendimiz içinde geri bildirimler alsak ne güzel olurdu. Her branş dersi bir yaşam dersine denk gelse ve çocuklarımız anne ve babaları yaşamda neler yapıyorlar, hayatı nasıl ele alıyorlar dinleseler, anlamaya çalışsalar ve kendileri de yorumda bulunabilseler. Mesela müzik, satranç, beden eğitimi, bale, dans yerine kapılarda sevgi, zaman, yardım, anlama, mutluluk gibi isimler olsa ve çocuklar her kapıdan girip hem yaşam kitapçığına aileleri ile ilgili bilgiler sorabilseler, hem de kendileri yaşadıkları olayları anlatsalar, ne keyifli olurdu.
Mesela çocuklar birinci kapıdan sırayla giriyorlar, Sevgi kapısı burası… Çocukların gözünden anne ve babalar anlaşılmaya çalışılıyor, ya da çocuklar isterlerse yaşam kitapçığına anne ve babalarıyla ilgili sorular sorabiliyorlar. Yaşam kitapçığına ailelerinin yaşamlarını ne kadar çok sevgide, ne kadar çok korkuda ve endişede yaşadıklarını soruyorlar. Bu endişe ve korkuların çocuklarına yansıyışları ve etkilerini öğreniyorlar. Ve en önemlisi anne ve babalarının sadece çocuklarını değil kendilerini de ne kadar çok sevdikleri ile ilgili sorular soruyorlar. Çünkü çocuklar kendilerini her koşulda sevmeye alışıklardır. Kendilerini sevmenin yaşamda en önemli konu olduğunu hissediyorlar, biliyorlar gibi. Anne ve babalarının niye kendi içlerindeki çocuktan bu kadar kopuk ve sürekli kendilerini yargıladıklarını da anlayamıyorlar.
Çocuklar aileleri tarafından ne kadar çok koşulsuzca sevilebildiğinden bahsediyorlar, hep bir şarta bağlayarak mı seviyorlar yoksa gerçekten onları oldukları gibi kabul ediyorlar mı diye bir değerlendirme yapıyorlar. Çünkü çocuklar anne ve babalarını ne olursa olsun seviyorlar ve kabul ediyorlar. Bazen bu durumu anlayamayabiliyorlar. Ne kadar çok sevgiyle gözlerinin içine baktıklarını, saçlarını okşadıklarını, sevgiyle vakit geçirdiklerini düşünüyorlar. Ona göre anne ve babalarıyla ilgili akıllarına gelen o özel sevgi dolu anlardan bahsediyorlar ve sıklığına seviniyorlar veya üzülüyorlar. Sevginin iki taraflı güzel bir bağ oluşturduğunun, sevgi ile her şeyin üstesinden gelinebileceğinin, sevgi ile büyümenin ileride yaşamlarında, karakter oluşumlarında ne kadar önemli olduğunu öğrenerek bu kapıdan çıkıyorlar.
İkinci kapı Zaman kapısı, ne kadar çok anda kalarak zamanlarını en keyifli şekilde geçirebiliyorlar yaşam kitapçığından önce onu öğreniyorlar. Annelerin ve babaların kafalarında sürekli düşünceler mi var yoksa andan keyif almayı mı tercih ediyorlar? Kendilerine ne kadar vakit ayırıyorlar, kendilerini mutlu etmek için neler yapıyorlar. Çünkü çocuklar çok iyi biliyorlar ki kendi kendilerine veya arkadaşlarıyla ne kadar keyifli vakit geçirirlerse derslerine daha çok odaklanabiliyor, yaşamdan daha çok keyif alabiliyorlar.
Sonrasında çocuklar ile birlikteyken ne kadar çok gözleri telefonda, ne kadar içten bir şekilde oyun oynuyorlar, zamanlarının çoğunu televizyon seyredip söylenmeye mi ayırıyorlar gibi değerlendirmeleri anlatmaya başlıyorlar. Gerçekten oradalar mı yoksa oraday “mış” gibi mi yapıyorlar? Çünkü çocuklar oyun oynarken, bir şeyler anlatırken her zaman yaptıkları işin içindedirler, tam olarak mevcudiyetlerini gösterirler, sadece o işi keyifle yaparlar ve başka hiçbir şey düşünmezler. Büyüklerin niye bu kadar anda kalamadıklarını hiç anlayamıyorlar, aslında o anı düşünmekten başka hiçbir şey gerçek değilmiş gibi. Geçmiş ya da geleceği her an düşünmenin çok faydası olmadığını düşünerek bu kapıdan da çıkıyorlar.
Üçüncü kapı Anlama kapısı. Kitapçığa annelerinin ve babalarının iş yerinde, arkadaşlarıyla, evde karşısındaki kişileri ne kadar anlamaya çalıştıklarını soruyorlar. Aslında yaşamı ne kadar anlamaya çalıştıklarını öğrenmek istiyorlar. Karşılarına çıkan zorluklarda hemen pes ediyorlar mı, sürekli karşı taraftaki kişileri suçlayarak sinirleniyorlar mı, kendilerine kızarak sürekli endişeleniyorlar mı? Yoksa karşılarına çıkan olayları anlamaya çalışarak kin tutmadan, kendilerine dönerek kendilerini geliştirmeye mi çalışıyorlar. Her düşüncemiz ile yaşamı biz yaratıyorsak, bu düşünce gücünün ne kadar farkındalar onu anlamaya çalışıyorlar. Çünkü çocuklar yapılan kötü davranışlara çok kısa süre tutunurlar. O anda söylenmesi gereken ne varsa söylerler. Sonra bunların geçici olduğunu anlayıp hemen yaşamlarına mutlulukla devam edebilirler, içlerinde tutup yıllar sonra çıkarmazlar.
Çocuklara da aileleri tarafında anlaşılıp anlaşılmadığı sorulduğunda çocukların bir derdi olduğunda onları ne kadar anlamaya çalışıyorlar, ne kadar kalıpları kullanarak kendi gündemleriyle değil de gerçekten yardımcı olabilmek için dinliyorlar konusu ile ilgili sorular soruluyor. Özellikle yaşları ilerledikçe artan sorumlulukları, ödevleri, sınavları karşısında çocukların yükünü anlayarak ve güvenerek onlara ne kadar alan tanıyıp onları rahatlatabildiklerinden bahsediyorlar. Çocukların anlamadığı konu onlardan istenilen şeylerin aslında ailelerinde kendi hayatlarında gerçekleştirmedikleri oluyor. Bağırmadan konuş diyorlar ama “bize sürekli bağırıyorlar” diyorlar. Çünkü çocuklar oldukları gibi davranırlar ve bir şey talep ederlerse bunu inanarak isterler. Anlaşılmanın ve anlamaya çalışmanın ne kadar önemli ve rahatlatıcı olduğunu düşünerek bu kapıdan da çıkıyorlar.
Dördüncü kapı İfade İfade kapısı, çocuklar soruyorlar annem ve babam kendilerini ne kadar sık ifade ediyorlar ve ifade ederken ne kadar yapıcı yönde davranıyorlar. İş yerinde bir olaya sinirlendiklerinde direk bağırarak mı cevap veriyorlar, karşılarındakini eziyorlar mı, yargılayarak onları mutsuz mu ediyorlar? Çocuklar da anne ve babalarının evdeki hallerini düşünüyorlar, yaptıkları birçok hareket ailelerini mutsuz edebiliyor veya sinirlendirebiliyor, bu tip durumlarda hemen bağırmak yerine çözüm getiren bir yaklaşım içinde bulunabiliyorlar mı? Yoksa sürekli ceza vererek, tehdit ederek, güç kullanarak onları korkutarak mı iletişim kuruyorlar. Çünkü, çocuklar biliyor ki biraz daha büyüdüklerinde ve güçlendiklerinde onlar da annelerinin ve babalarının onlara davrandığı gibi davranabilecekler ve şiddet ile iletişim kurmayı aslında hiç istemiyorlar. Güzel bir iş başardıklarında gerçekten takdir görüyorlar mı, motive ediliyorlar mı yoksa sadece bir iş yaptırmak için “aferin benim kızıma ne de güzel odasını toplarmış” gibi yönlendirici söylemlerde mi bulunuyorlar? Çünkü çocuklar için samimiyet çok önemli, ne kadar samimi bir şekilde ailelerinden güzel cümleler, davranışlar görebilirlerse kendilerine o kadar güvenleri artabilir.
Tüm bu kapılar annelerin ve babaların çocukları ile bağlarını güçlendiren en temel paylaşımlar… Sevgi de kalarak, “an” da kalarak, onları içten bir şekilde anlamaya çalışıp, kendimizi ifade edebilirsek ilişkimizi geliştirebiliyoruz, hayattan ve ebeveynliğimizden keyif alabiliyoruz. Burada bize düşen yapılabilecek birçok şey var, kendimize değer vererek yaşamı daha iyi anlayabilmek için birçok fırsat var. Ebeveynler ile çalışırken tüm bu fırsatlar üzerinden geçip, anne veya baba kendisine en uygun olanı seçtikçe, yaşamdan keyif almaya başlıyor ve çocukları ile de bağının geliştiğini görmekten çok mutluluk duyuyorlar.
Bu kapılara giren çocuklar sizin çocuklarınız olsa sizinle ilgili neler söylerlerdi ve duyarlardı? Sadece birazcık üzerinde düşünüp, neleri değiştirebilirim diye anlamaya çalışmanın bize yardımı olabilir.
Çocuklarımıza sunmak istediğiniz başka kapılar, fırsatlar olsa neler olurdu?Kapı önerilerinizi ve yorumlarınızı benimle sandra.sarhon@metinhara.com adresinden paylaşabilmeniz yeni kapıların keşfedilmesinde yardımcı olacaktır. Sizden gelen görüşler, deneyimler çok değerli ve paylaştıkça çoğalacağına inanıyorum.
Kapılarımızın anlamaya sürekli açık olduğu, sevgi dolu, keyif dolu günler diliyorum…